Okurken girizgahı havalardan yapan romanları hep sıradan bulmuşumdur. Hep aynı sıradanlık hep aynı boşluk. Okuyucuyu şöyle bir mest eden girizgah nerdeee.. Ama; ki kocaman bir aması var Lazkızı okuyucuları. Şöyle ki azcık bende o telden çalacağım şimdi.. Nasıl mı? Bak şimdi..
"Ah ahh arkadaş bu ne sıcak ki ne sıcak. Evde açılmadık kapı açılmadık pencere kalmadı cereyan etsinde azcık serinleyelim diye. Yok ne serinliği! Dışarıdan eve sıcak bastı da bastı. Buhar olup uçtuk yani. Dışarı çıksan aynı sıcaklık evde aynı. Kızarmış tavuğa döndük resmen. Aklımda hep bu sıcakta dışarıda çalışmak zorunda olanlar vardı. " Allahım sen sabır ver dayanma gücü ver" diye dualarım eksik olmadı ne dilimden ne de gönlümden."
Lazkızı olarak böyle bir girizgahın ardından bugün ki postum da başlıktan da anlaşılacağı üzre okuduklarımı şöyle bir yorumlayım dedim. Aslında her kitaba ayrı post düşündüm -yine bir ama Lazkızından :) - ama üşengeçlikte sınır tanımayan ben bu üç kitabı tek postta birleştirmeye karar kıldım.
♪ Orhan Pamuk - Kızıl Saçlı Kadın
Orhan Pamuğun ilk okuduğum kitabıydı. Oidibus, Rüstem ve Sührab; yani baba oğul ilişkisi üzerine kurulu olan bir kurguyla karşımıza çıkıyor. Ve uzun süre sonra unutulmayan bir aşk! Küçük Cem'in yaşadığı olayları bize sunan yazar İstanbul'da anlattığı hikayesinde İstanbul'un değişen inşaat serüvenini gözler önüne serdi. 1985 lerde başlayan yapısız kentleşmenin getirdiği sorunlardan bahsettiği gibi doğu ve batı sorununa da değindi. Bunlar kitabın içeriği idi. Benim kitaba bakış açım ise;
Konuya o kadar geç giriş yaptı ki bir ara sıkılmadım değil. Kitabı okurken de babanın oğlunu öldürdüğünden -Oidibus efsanesi ve Rüstem ve Sührab- o kadar bahsetti ki hikayenin finalini daha ilk sayfalarda anlıyorsunuz. Ama bu sefer yazar şaşırtır belki diyip okumaya devam ediyorsunuz. Zira şaşırtıp şaşırtmadığına siz okuduğunuzda karar verin :)
Kitapta sonuçtan ziyade gelişmeye yer verilmişti. Cem'in ve Kızıl saçlı kadının yaşadığı bu aşk serüveninde gizemli bir sır var ki kitapta en heyecanlı kısım ve en şaşırtıcı olan buydu benim için..
Ve son olarak bu kitabı seneler sonra tekrar okursam kitapla ilgili bazı olumsuz düşüncelerimin değişeceğine inanıyorum. Yazarla da bir daha ne zaman buluşurum Allah bilir :) Muhtemel otuz yaş üstü sonra :))
♪ Elif Şafak - Baba Ve Piç
Elif Şafakla bu üçüncü buluşmamız. İlki Siyah Süt ikincisi Ustam Ve
Ben sonuncusu ise Baba Ve Piç. Kitabı bitirene kadar " Ben bir daha Elif Şafağın kitabını almam" diye geçirdim içimden. Hem kızdım hemde kitabı bana öneren arkadaşıma sinirlenmiştim. Yine aynı şekilde bir türlü konuya gelinemedi kitapta. Ve ben okuduğum romanlarda konuyu içselleştiremezsem kitaba ısınamıyorum bir türlü.
Ben sonuncusu ise Baba Ve Piç. Kitabı bitirene kadar " Ben bir daha Elif Şafağın kitabını almam" diye geçirdim içimden. Hem kızdım hemde kitabı bana öneren arkadaşıma sinirlenmiştim. Yine aynı şekilde bir türlü konuya gelinemedi kitapta. Ve ben okuduğum romanlarda konuyu içselleştiremezsem kitaba ısınamıyorum bir türlü.
Bu da aynı öyle oldu Roman bitti bitecek son elli-yirmi sayfa derken hop bir karmaşanın içinde buldum kendimi. böyle tüylerim diken diken oldu diyebilirim. Kitabın son kelimesini okuduğunuzda hikayenin tiyatrosu zihninizde öyle canlanıyor ve " Vay anasını " diye bir cümle kullanabiliyorsunuz.
Ve bu kitapta asla unutmayacağım bir cümle var. Cümle demesek daha iyi..
Karakterlerden biri (isim gelmedi aklıma) yazar ve onu tutuklamaya gelen polisin gerekçesi ise yazdıklarında devlete uygun olmayan içerikler yazdığını söylüyor. Bunun üzerine şaşıran karakter ise " Ben yazdıklarımı kendi hislerimle, duygularımla yazıyorum. Okuyansa kendi hisleriyle okuyor, yorumluyor ve algılıyor. Okuyanların nasıl anladığını nereden bilebilirim" şeklinde ( tam cümle bu olmasa da hemen hemen böyleydi.) açıklamada bulunuyor.
Okumadıysanız okuyun derim.
♪ Hande Altaylı- Kahperengi
Kitabın dili o kadar sade ki su gibi akıp gidiyorsunuz sayfaların arasından. Narinin ve Fırat'ın aşk serüvenine tanıklık ediyoruz.Yıllar sonra bile unutulmayan çocukluk aşkı, aradan geçen o yaşanmışlıklar onları hiç bir şekilde ayırmaya yetmedi. Ve Narinin aile yapısındaki o yozlaşmadan nasıl sıyrılıp hayatta kalma mücadelesini anlatıyor kitap.
Aslına bakarsanız Kitapla ilgili benim için ufak bir sorun vardı. Kitap bir kaç sene önce televizyonda dizi olarak yayınlandığı için kendi zihnimdeki o tiyatroda hep o karakteri oynayan kişiler canlandı. kitabı okudukça dizi geldi aklıma ve bu da birazcık sıkılmama sebep oldu. Kitapla ilgili tek eksik yön bu diyebilirim.
2 yorum:
"Kırmızı Saçlı Kadın" olaya geç girip girince de başka yönlere sapan ağır giden bir roman.Sanatsal eser diyorlarmış galiba belkide bu tür romanlardan ben anlamıyorum.(Ama okunmalı okunmayacak bir kitap değil)
"BABA ve Piç" Elif Şafak'ın okuduğum kitapları içinde kurgusunu en beğendiğimdir.Kitabın sonunda yumruk gibi indirir gerçeği okuyucuya.Gerçeğin altında ezilirsiniz.
"Kahperengi" okumadım daha ama katılıyorum sana dostum kitapların televizyon yada beyaz perde uyarlamaları kitap okunduktan sonra izlenmeli...
(Kitapların yorumları senin kaleminden okumak ne güzel...)
Büşra Gürbüz;
Kesinlikle aynı fikirdeyiz canım. Kahperengi senin kitaplığından oku oku :)
Yorum Gönder